MEHMET GÖRMEZ, V. İŞ AHLAKI ŞÛRASI’NIN AÇILIŞ DERSİNDE KONUŞTU.

Mehmet Görmez, V. İş Ahlakı Şûrası’nın açılış dersinde konuştu.

MEHMET GÖRMEZ V. İŞ AHLAKI ŞÛRASI’NIN AÇILIŞ DERSİNDE KONUŞTU 

Mehmet Görmez, TYB ve HAK-İŞ tarafından bu yıl beşincisi düzenlenen İş Ahlakı Şûrası’nın açılış dersinde konuştu. Görmez bugün Müslümanların küresel piyasanın gerekleri için çabalamak yerine İslam’ın, merhamet yüklü adaleti esas alan, ahlak temelli hukuku tesis eden, ahlaki olanı iktisadi olandan ayırmayan, ahlakın egemen olduğu bir çalışma düzenini inşasının önemine vurgu yaptı. 

 

Mehmet Görmez, şûranın ana teması olan iş ahlakı ve çalışma hayatı meselesini usûl ve metodoloji açısından ele aldı. 

Görmez, konuşmasında ilk olarak amel-ahlak bütünlüğüne değindi. Tevhit düşüncesi gereği İslam’ın, insanın ahiretini kazanmak için yaptığı (taayyüşî) amel ile dünya maişetini kazanmak için yaptığı (taabbudî) ameli birbirinden ayırmadığını ve bizden her taayyüşî ameli, birer taabbudî amele dönüştürmemizi istediğini ifade etti. İslam’ın amel-ahlak bütünlüğü dikkate alındığında genel ahlaktan bağımsız bir iş ve çalışma ahlakının düşünülemeyeceğini vurguladı. İş ahlakı ve çalışma hayatına dair Kur’an’ın bütüncül kavramsal çerçevesine işaret etti. 

İkinci olarak çalışma hayatı ve ahlaki gaye meselesi üzerinde duran Görmez üretim-tüketim dengesi, sermaye-emek ilişkisi, lüks ve israf, sınır tanımayan kâr ve kazanç gibi ahlaka taalluk eden alanların adalet, ahlak ve merhamet üzerine bina edilmeden meseleyi sadece işçi ve işveren ilişkisi üzerinden temellendirmenin yanlışlığına dikkat çekti. İslam’ın, sırf iktisadi maksatlarla çalışmayı bir erdem olarak kabul etmediğine işaret eden Görmez, bir Müslümanın tüm çalışma hayatı insanın varoluş gayesine, yaratılış hikmetine uygun olmalıdır, dedi. 

Görmez, konuşmasına ahlak temelli bir hukuk, merhamet yüklü bir çalışma hayatı başlığıyla devam etti. İslam çalışma düzeninin temelinde ahlakın temel bir rüknü olan ahdin olduğunu dile getiren Görmez, bu düzenin temelinde ayrıca ahlakı garantiye alan bir hukukun olduğunu, bu hukukun ise insanın Allah ile, diğer insanlarla, kendisiyle ve varlık ile olan ilişkisini yani insan hayatını adalet ve merhamet esasıyla kuşatan akitler ile inşa edildiğini belirtti. Akitlerin sadece işçi ile işverenin razı olduğu bir sözleşmeden ibaret olmadığını, bunun bir de Allah’ın rızasına bakan yönünün olduğunu; bu yönün ise Kur’an’da misak olarak zikredildiğine işaret etti. Müslümanın ahdinin ve akdinin sıhhatinin, bu misaka uygunluğuna bağlı olduğunu belirtti. 

Görmez, İslam çalışma ahlakını bihakkın yerine getirebilmek için merhamet yüklü adaleti esas alan, ahlak temelli hukuku tesis eden, ahlaki olanı iktisadi olandan ayırmayan, ahlakın egemen olduğu bir çalışma düzenini inşasının önemine vurgu yaptı. İslam ahlakının sadece işçi ile işvereni birbirine karşı sorumlu tutmadığını; aynı zamanda tarafları işin kendisine karşı da sorumlu kıldığına işaret etti. İşveren ile işçi arasındaki ihlallerin kul hakkını doğurduğunu, tarafların iş ile aralarındaki ihlallerin ise Allah’ın hukukunun ihlaline yol açtığını ve tüm bu ihlallerin helal lokmadan uzaklaşmayı beraberinde getirdiğini ifade etti. 

Her şeyi metalaştıran ve fiyatlandıran küresel piyasanın insanlığı küresel iktisadi ahlak kriziyle karşı karşıya bıraktığını dile getiren Görmez, günümüzde Müslümanların kapitalizme ve neo-liberalizme karşı önemli İslam iktisat teorileri geliştirmelerine rağmen bu teorileri kapitalizmin ve neo-liberalizmin kurduğu çalışma düzenine, üretim ve tüketim biçimlerine uygulamaya kalkışmalarının yanlışlığına işaret etti. Müslümanların öncelikle çalışma düzenimizi, üretim sistemimizi ve tüketim biçimimizi hakça paylaşım üzerine kurarak işe başlamasının daha doğru bir yöntem olacağını dile getirdi. Helal gıda üzerinde yoğunlaşmak yerine helal iş-helal lokma felsefesini her müminin hayatına yerleştirmek için çaba sarf etmek gerektiğini ifade etti. 

Kur’an şairi Akif’in de ümmetin can yakan bu sorununa bigane kalmadığına değinen Görmez; Akif’in, “çalışma” kavramına “hareket telakkisi” üzerinden bir anlam yüklediğini ve Kur’an’ın sa’y kavramını merkeze alarak içtimai alın teri üzerinden ümmete bir çıkış yolu gösterdiğini ifade etti. 

 

Videolar